Dinini çaldırdığını oyun havasında söyleyenlere bir soru: İçi boş muydu?

Bu ülkede devlet ideolojisi eliyle yetiştirilen hormonlu seçkinlerin dinle sorunu var. Müteveffa Aziz Nesin gibi “Ben Müslüman değilim” diyecek kadar dürüst olamayanlar…

 

İslam’ın sahibi Allah’ın koyduğu ölçülere göre, değil Müslüman, kitap ehli dahi sayılmayanlar… Dahası “dinsiz” olmakla kalmayıp “din düşmanı” olanlar…Laik seçkinlerin dinsizleşme sürecinde birçok unsur rol oynamıştır.

Bunların en başında dini gizli-açık “hasım” ilan eden resmi ideoloji gelir. Halkının dinine “irtica”, ona inanana “mürteci”, “gerici”, “yobaz” diyen, bürokrasisi eliyle dine karşı gazete manşetlerinden “topyekûn savaş açan”, yalnız devleti değil vatandaşlarının hayatlarının tamamını dinden arındırma politikaları izleyen, başörtüsü gibi dini emirleri yasaklayan, dinin haram kıldığı ne varsa onlara kutsal inek muamelesi yapan bir ideoloji bu.

Laik seçkinlerin dinsizleşme sürecinde eğitim, aile, çevre vs. gibi unsurlar da rol oynamıştır. Dürüst olalım ve bu unsurlara Müslümanların bazı yanlış tavır ve davranışlarını ekleyelim. Bu ülkede babasının dinini Allah’ın dini sanıp da İslam’a düşman olan çok kişi var.

Fakat en sonda gelmesi gereken unsur bu…“Dinini çaldıran” laik seçkinlerin bunun tek suçlusu olarak Müslümanları göstermesi, ne kadar doğrudur? Hürriyet yazarı Bekir Coşkun’un Perşembe günü yazdığı “Dinimizi Çaldılar” başlıklı yazısından söz ediyorum. Din “cüzdan” ya da “çanta” mıymış ki, birileri çalabiliyor? Hadi sizin dininiz, içinizde yer alan bir vicdan gibi değil dışınızda yer alan bir cüzdan gibi portatifti diyelim. Peki, onu gözünüz gibi korumanız gerekmez miydi? Ömrü boyunca donunu bir kez çaldırmayanlar dinlerini çaldırmışlarsa, bu, donlarına verdikleri değeri dinlerine vermedikleri anlamına gelmez mi? Böyle birinin şikâyete ne hakkı var?

Tutalım, ona da “eyvallah” diyelim. Peki, çalınan dininizin ardına niye düşmediniz? Kapkaççıların çantalarını kaptığı kadınlar bile çantalarını vermemek için sürüklenmeyi, hatta ölmeyi bile göze alıyorlar; siz dininizi çaldırmamak için neyi göze aldınız? Ne bedel ödediniz? Bu arada, Bekir Coşkun’un dinini çalanlar kimlermiş biliyor musunuz: “Dinciler!..” Cüzdanınızı çaldırırsanız “cüzdansız”, paranızı çaldırırsanız “parasız” kalırsınız, değil mi?

Dininizi çaldırırsanız “dinsiz” kalırsınız. Bu kadar açık… Ama bakın, aklınız sıra “dinci” diye hakaret ettiğiniz bu ülkenin Müslüman milyonları size içleri ata ata “dinsiz” bile diyemiyorlar, demiyorlar. Ya siz onlara üstelik “dinimizi çaldılar” bahanesiyle nasıl da saldırıyorsunuz? Bekir Coşkun’un çalınan dininin “içinde” ne varmış, onu da kendisinden öğrenelim: “Ben ezan sesini severim… Annelerimizin başındaki o anne kokan örtüleri dahi çoğumuza sevimsizleştirdiler… “Hayırlar” dileyen selamımız gitti…” işte Bekir Coşkun’un çaldırdığı dinin içeriği: “Minaredeki ezan… Annesinin başörtüsü… Selam.”

Bunlar çalındı mı? Namazda gözü olmayanın ezanda kulağı olmazmış. Ezan yerli yerinde duruyor; 28 Şubat zorbalığına rağmen. Annelerin başörtüsüne karşı açılan mücadelede Coşkun bir kere böyle coşmadı, neden? Vur ama önce suçunu itiraf et. Selam… Allah’ın selamı… Kafadarlarının sayesinde selam, “gizli yasaklar” ve “ayıplar” zümresine ilhak oldu…

O soruya tekrar dönelim: Bekir Coşkun kapkaççılara karşı direnen kadınlar kadar yok muydu ki, çaldırdığı dinin peşine bunca yıldır düşmedi? Biri cüzdanını çaldırsa da aldırmasa, siz ne düşünürdünüz? İçinin boş olduğunu, değil mi? Boş cüzdanın ardına kim düşer? Bekir Coşkun pek yavuz. Ev sahibini bastırmak için hem vurup hem de “Ne vuruyorsun!” diye ortalığı velveleye veriyor. Ondan önce, kaybettiğinin ardına düşüp, neden onu geri almak için bedel ödemediğini açıklasın. Yoksa “kaybettiğini” söylediğinin içi boş muydu? “Dinsizler”, dininin içi dolu olanların imanını, tüm devlet imkanlarını kullanmalarına rağmen, çalmayı başaramadılar da…

 

Yorum Yaz