Düşünce özgürlüğü: Hepimiz için!

Perşembe günü 5 numaralı İstanbul DGM’deydik.

MAZLUM-DER Genel Başkanı Yılmaz Ensaroğlu’ndan Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı mimar Cengiz Bektaş’a, KESK Genel Başkanı Siyami Erdem’den DİSK Genel Başkanı Vahdettin Karabay’a, HAK-İŞ Genel Başkanı Salim Uslu’dan sinema sanatçısı Zuhal Olcay’a kadar her görüşten, her düşünceden bir grup insan, başta Necmeddin Erbakan’ın suçu (!) olmak üzere, Hasan Celal Güzel, Murat Bozlak, Akın Birdal ve Eşber Yağmurdereli’nin suç sayılan sözlerinden oluşan Düşünceye Özgürlük 2000 adlı kitapçığın altına imza atıp kendileri hakkında suç duyurusunda bulundukları için yargılandılar.

Kitapçığın altına ben de imza atarak Erbakan’ın suçuna ortak oldum.

Ya siz?

Ya Erbakan’ın var olduğunu bildiğimiz hayranları, muhibbanı neredeler?

Düşünce Suçuna Karşı Girişim Grubu sözcüsü ve emektarı Şanar Yurdatapan bir milyon imza bekliyor; ne dersiniz, yoksa bu beklenti çok mu abartılı?

İşte ispat zemini; haydi ispatlayın mazlumun dostu olduğunuzu.

Altı milyon oy almış, dört milyon resmi üyeye ulaşmış bir siyasi hareketin lideri, 6 yıl önce yaptığı bir konuşmadan dolayı mahkum ediliyor da yüz binler bu suçun altına imza atmıyorlarsa, orta yerde bir “ahlak” sorunu var demektir.

Erbakan Hoca’dan beklenen

Buradan Sayın Erbakan’a ve çevresine de bir çağrı: Sizden bu ülkenin itilip-kakılan, ezilip horlanan milyonları cesaretli ve celadetli bir duruş bekliyor!

Lütfen ezilip büzülmeyiniz. Kendi sözlerinizi kendiniz te’vil etmek, “montaj, bant bilmem kaç yılında imal edilmiş” vs. gibi bir savunma yerine, o sözlerin altına önce siz imza atınız!

Bu ülkede başbakanlar ipe gitti, bakanlar darağacına çekildi, hem de gık demeden.

Başta ben olmak üzere, bu ülkenin gadre uğramış mazlumları sizden şunu demenizi bekliyor:

“Ben sizden af dilenmiyorum. Suçlular af dilenir. Dört ay yatayım, fakat 312’nin son mağduru ben olayım. Başta 312 olmak üzere tüm insan hak ve özgürlüklerinin önündeki yasaklara karşı mücadelem sürecektir; bu ülkenin üzerinden kara bulutlar kalkana dek!”

Ucunda ölüm yok ya!

Bu kadarcık bir bedeli Erbakan gibi siyasal ağırlığı olan eski bir başbakan öderse, inanın bu binlerce aydının sessiz sedasız içeri girip yatmasından daha etkili ve sonuç alıcı olacaktır.

Bu beklenti aydınlar ve akademisyenler tarafından Abant’ta da dile getirildi. Duyarlı kamuoyunda Erbakan Hoca’dan böyle bir beklenti var. Yıllardır atılan “Mücahid Erbakan!” sloganının içini doldurma vakti gelmiştir: İşte Halep, işte arşın.

Erbakan’ın etrafında yer alanlar, stratejileri içerisine “dik duruş”u da aldılar mı? Aldılarsa tam zamanı; değer mi dört ay için Avrupalara başvurmaya?

Eminim ki yatıramayacaklar, yatıramazlar.

Tepelerden çıkması muhtemel özel bir affın yolunu da baştan tıkamalı Sayın Erbakan. Hasan Celal Güzel’in, Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği “dik duruşu” kendisine muhabbet besleyen milyonların sevgisine bir karşılık olarak çok görmemeli.

Başta yukarda adını saydığım sivil toplum önderleri ve aydınlar olmak üzere, suçunun altına imza atarak Erbakan’ın suç ortağı (!) olan ben ve benim gibiler, ondan bu “esas duruşu” bekliyoruz.

Çok şey mi bekliyoruz yoksa?

F tipi cezaevleri tabutluktur

Bu günlerde kamuoyunda şiddetli protestolara sahne olan F tipi cezaevlerine karşı yürütülen kampanyaya hep belli kesimler destek veriyor. İslami duyarlığı olanlar neredeler?

Fazilet’ten sadra şifa bir açıklama geldi de ben mi duymadım?

Sistem mahkum ettiği adamın düşüncesinden hapiste dahi korkuyor, insanı biyolojik bir varlık gibi algılıyor ve diri diri betona gömüyor.

Ey insanlar, neredesiniz?

F tipi cezaevleri birer tabutluktur: Sistemin, kendisini beğenmeyenlere delirmekten başka yol bırakmama planının bir parçasıdır. Siz hiç dört duvar arasında, gökyüzünü görmek için ya yere sırtüstü yatmak, ya da başınızı doksan derece yukarı çevirmek gibi akrobatik bir marifete sahip olmayı gerektiren bir mekanda, tek başına yıllar geçirmenin ne demek demeye geldiğini düşündünüz mü?

İnsan ekmek bulamazsa pasta yer, ya insan bulamazsa n’eyler?

F tipi cezaevlerinin akıbeti nevrozdur, cinnettir. Onları “cennet” gibi takdim eden bakan orada bir hafta kalmayı göze alabilir mi?

Bu tabutluklara karşı en ciddi mücadeleyi, Paradigmanın İflası adlı muhteşem bir esere imzasını atmış bir bilim adamı olan Fikret Başkaya yürütüyor.

Fikret Başkaya’dan gözünüzü ayırmayın: Çünkü o namusu olan bir “karşı mahalle” aydınıdır.

Gel de hatırlama Cemil Meriç’i:

“UNUTMA Kİ, BİRAZ DA SENİ TAŞIDIĞIM İÇİN DİZLERİMİN DERMANI KESİLDİ.”

( 31 Temmuz 2000 )

 

Yorum Yaz