Erbakan’ın suçu(!)

Et kokarsa eti tuzlarlar, ya tuz kokarsa? Boğazda ekmek durursa suyla gider, ya su durursa?

“Adalet mülkün temelidir” diyen raşit ve mürşit İslâm Halifesi, aslında her türlü iktidar erkinin meşruiyet adresini göstermişti. Şeyh Edebali, Osmanlı’nın kurucusu Osman Bey’e, “Oğul, insanı yaşat ki devlet yaşasın!” derken işte bu temele atıf yapıyordu.

Hukuk açısından, tuzun koktuğu, suyun boğaza durduğu bir noktaya gelip dayandık. Çarpık ve ters hukuk-siyaset ilişkisi hukuk aleyhine işleyince, her türlü yoruma açık ve sınırı iyi çizilip suçu net tanımlamayan kimi yasalar, muhalif her düşünceyi boğma aracı olarak kullanılmaya başlandı.

İnanç özgürlüğü üzerinde bir giyotin gibi çalışan 163. madde, 141 ve 142. maddelerle birlikte yürürlükten kaldırılınca, yedekte bekletilen 312. madde tedavüle sokuldu. Bu maddenin kimi zaman “kanırtılarak” da olsa 163 yerine kullanıldığını Adalet Bakanı itiraf etmişti. Bunun anlamı, biraz da “312 yoruma açıktır, gerisi hakimin yorumuna kalmış bir şeydir” demekti.

30 yıllık Milli Görüş Hareketi’nin lideri olan ve resmi tezlere muhalefetini hep yasal zeminde, siyaset yaparak sürdürmüş olan Necmettin Erbakan’ın, bu ülkeyi bölmek gibi bir niyet taşıdığına kargalar bile güler. Kahir ekseriyet, Hoca’nın söz konusu konuşmayla resmi ideolojinin bölücülüğüne karşı çıkma amacı taşıdığını düşünüyor. Ekranlarda tam metnini okuduğumuz mahkûm edilen konuşma, bu ülkeyi farkında olmadan bölen resmi anlayışa yöneltilmiş bir eleştiriydi. Sahi, bir parti lideri bu ülkede ilkokul çocuklarına ezberletilen bir klişe metni dahi eleştiremeyecekse, o ülkede muhalefetten, çoğulculuktan, demokrasiden, haktan, hukuktan söz edilebilir mi?

Özetle bu dava Erbakan’ın davası değil, tüm Türkiye’nin hak ve hukuk davasıdır. Çünkü mahkum edilen Erbakan değil, “muhalif düşünce”dir ve düşünceyi suç saymak, insana karşı işlenmiş en büyük cürümdür.

Sayın Adalet Bakanı’na ve Yargıtay Başkanı’na çağrı!

Bendeniz bir 8. Daire mağduruyum. İstanbul eski Belediye Başkanı R.Tayyip Erdoğan’a verilen cezanın onanmasının ardından yazdığım bir yazıdan dolayı -yazının ne açıkça ne de imaen kendilerine hiçbir atıf yapmamasına rağmen, cezayı onaylayan 8. Daire’nin 4 üyesi de ayrı ayrı çok yüklü bir tazminat davası açtı ve davalar halen sürüyor.

Sayın Bakan ve Sayın Başkan, ben çok merak ediyorum şu soruların cevabını ve sizi göreve davet ediyorum: Özellikle adı dillere destan olan Yargıtay 8. Dairesi’nin hakim yapısı nedir? Orada özel bir yapılanma var mıdır? Daha korkuncu, bu dairede görev yapan bir grubun, yasa maddeleri zorlanarak verilmiş cezaları onaylamakla maddi çıkar elde etme amacı taşıyıp taşımadığı kamuoyunca merak konusudur. Çünkü yasa maddeleri en sert yorumlara tabi tutularak verilmiş düşünce suçu(!) davalarının onaylanması, doğal olarak kamuoyunda tepki çekecek, basında eleştirilecektir. Bu dairenin kimi üyelerinin, önce en sert kararları onaylayıp, ardından gelecek eleştirileri kolaçan ederek her fırsatta tazminat davası açmak gibi bir alışkanlıkları var mıdır?

Bu nedenle, kamuoyu şu soruların cevabını merak etmektedir: 8. Daire’nin üyeleri tarafından şimdiye kadar basına açılan tazminat davalarının sayısı ve miktarı kaçtır? Bu dairenin üyeleri tazminat davalarından şimdiye kadar kaç milyar kazanmışlardır? Söz konusu dairenin kimi üyelerinin aldıkları kararlarda böylesine dolaylı bir çıkar gözetip gözetmediklerinin, teftiş kurulları tarafından incelenmesi düşünülmekte midir? Eğer kamuoyunun kanaati doğruysa, bu, “yetkiyi kötüye kullanmak” anlamına gelir mi?

Şanar Yurdatapan: Bir hukuk savaşçısı

Şanar Yurdatapan, bu ülkede düşünce suçuna karşı her türlü saldırıya, mağdurun hangi düşünce ve görüşten olduğuna bakmaksızın göğsünü siper eden ender bir insan hakları savaşçısıdır. Onun bu uğurda sergilediği hayranlık verici mücadelenin bizzat tanığıyım. Bu ülkede düşünmeyi insani bir erdem sayan her insanın ve düşünce özgürlüğünü savunan her sahici aydının, bu “insanca” sese kulak vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Şanar bey, şimdiye kadar onlarca kez yaptığı şeyi şimdi düşüncenin en yeni mağduru Necmettin Erbakan için yapıyor ve Erbakan’ın suçuna katılacak ve Erbakan’ın suç sayılıp cezalandırılan konuşmasının (Düşünce Suçu 2000/3) altına yayıncı olarak imza atacak gönüllü arıyor. Ve diyor ki:

“Düşünce özgürlüğünü savunmanın en tutarlı yolu katılmadığımız düşüncelerin özgürlüğü için mücadele etmektir!”

  1. maddeden geçmişte yargılanmış ve halen de birden çok davada yargılanan biri olarak, insan hak ve özgürlükleri için çifte standart çelişkisine asla düşmeden mücadele veren Düşünce Suçuna Karşı Girişim Grubu’nu Şanar Yurdatapan’ın şahsında kutluyorum.

Daha bu yazıda, MHP’nin tavrına değinecektim. Fakat yer kalmadı; iyi ki kalmadı. Değinilecek nesi var ki bu tavrın? Asabiyetçi düşüncenin genetik yapısına uygun bir tavır işte. Boşuna söylememişler; “her şey aslına rücu eder” diye.

( 10 Temmuz 2000 )

 

Yorum Yaz