”Allah’a dininizi öğretmeye mi kalkıyorsunuz?”

Üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti ama olsun. Bir mesele dinle ilgiliyse onun `zamanı geçmez`, yani `demode` olma

Üzerinden bir haftadan fazla zaman geçti ama olsun.

Bir mesele dinle ilgiliyse onun `zamanı geçmez`, yani `demode` olmaz. Çünkü din `moda` değildir.

Özel TV kanalı konuyu magazinleştirdiği için `Kadından semazen olur mu?` sorusunu merkeze oturtmuştu. Aslında asıl mesele bu değildi. Bu sorunun eş değeri `Kadından imam olur mu?` sorusu değil, belki `Kadından mevlüthan olur mu?` sorusudur.

Çünkü sema bir ibadet değildir. Ali Rıza Demircan hocanın muhataplarına var gücüyle anlatmaya çalıştığı da buydu işte. Peki muhataplar bunu anladılar mı? Ayırabildiğim kısa zaman zarfında görebildiğim kadarıyla `hayır`. İyi niyetliydiler, ama hocayı anlamadılar.

Muhataplar Mevlevi dergahına mensup iki çelebi. Hangisi postnişin hangisi mürit, tanımıyorum. Fakat mevcut dini birikimlerini dinin temel kaynaklarından daha çok meşreplerinin kaynaklarından elde ettikleri belli. Eğer öyle olmasaydı `semayı` ibadet olarak nitelendirmeye, üstelik buna delil olarak da şu ayeti kullanmaya cüret edemezlerdi:

`O (aktif akıl sahipleri: uli?l-elbâb) ki, işte onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzereyken Allah?ı zikrederler.` (Alu İmran, 191)

Önce semayı ibadet ilan edip, delil isteyince de bu ayeti öne sürmenin abesliğini şöyle izah edelim:

Sık duyduğunuz ayetlerden biridir şu ayet: `Ben insanları ve cinleri sadece ve sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.` (Zariyat, 56)

Şimdi bu ayetteki `ibadet` kelimesinden neyi anlıyorsunuz? Bu kelimenin günlük dilde kullanımıyla Kur?an?daki kullanımları arasında hayli farklılık var. Bu ayetteki `illâ li-ya?budûn` ibaresi, günlük dildeki yanlış kullanımla karıştırmamak için `kulluk` olarak çevrilmeli. Ayetteki başka her tür alternatifi mutlak dışlayıcı yapının amacı `tevhid`e vurgudur. Yani `yalnız bana kulluk etsinler`, `asla kula, eşyaya kul olmasınlar`, `benliklerine kul olmasınlar` anlamlarını tazammun eder.

Eğer ayetteki `ibadet`i, ıstılah anlamıyla alırsak `namaz, oruç, hac` gibi dinin emirleri akla gelir. Ama ayette insanın dünyadaki varlığının tek nedeninin `ibadet` olduğu vurgulandığına göre, biri çıkıp da `Hayatı oluşturan her iş ibadettir` dese ne olur? Mesela işten gelen biri nereden geldiği sorusuna `İbadetten` dese, lokantaya giderken `İbadete gidiyorum` dese, eşine yakın olurken `Gel beraber ibadet edelim` dese? Görüyorsunuz değil mi? Eğer kavramlar konuldukları anlamın dışında kullanılmaya başlanırsa, iş nerelere kadar varıyor ve nasıl içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

O halde sorumluluk sahibi her mümine düşen, kendi meşrebinin geleneksel motiflerini dine dahil etmek için ayetleri böyle uluorta kullanmamaktır. Bu tehlikeli bir yoldur. Yarın kuyruğa Bektaşiler de girip sazlı sözlü meclislerini ayetteki `ibadet`ler arasına dahil etmek için sıraya girerlerse ne olacak? Ya bu kuyruk böylece uzar giderse, o dine Allah `benim dinim` der mi? Böyle bir din `İslâm` olur mu? (Cevabı için bkz. Ali İmran, 85).

Bunun adı `kitaba uymak` değil, `kitabına uydurmak` olmaz mı? Ya da Hucurat 16?da ifade edildiği gibi Allah?a din öğretmek: `Allah?a dininizi öğretmeye mi kalkıyorsunuz?` Oysa bu din Allah?ın dini. Ve haddini bilmek imanın en büyük şartı.

Ha, böyle değil de yukarıda mealini verdiğimiz 3:191. ayete istinaden biz `sema`ı ayette geçen `ayakta zikir` olarak anlıyoruz denilecekse, Kur?an?ın buna cevabı hazır: `Allah?ı, onun size öğrettiği gibi zikredin` (2:239), kafanıza estiği gibi, keyfinize geldiği gibi değil. Ya da şu: `O?nu, onun gösterdiği yolla zikredin` (2:152).

Yalnız O?na kulluğa adanmış bir ömür zaten ömrün tamamını ibadet kılmak demektir. Bunun göstergesi ise zikrin gerçek anlamı olan `Allah bilincini sürekli aktif ve diri tutma`, haşa Allah yokmuş gibi yaşamama, konuşmama, düşünmeme, nefes almamadır.

Kaygısı Allah olan, ilahi gözetime mazhar olur.

Yorum Yaz