99 sizin elinizde, milletin elindeki 1’den niye korkuyorsunuz?

Şunların haline bir bakın Allah aşkına!

İmam Hatiplilerden korkanları, onları hatırlayınca rengi atıp dengesini kaybedenleri kastediyorum. Sıra İHL’lere gelince tüm rasyonelliklerinin köküne kıran girenleri, akıl tutulmasına uğrayanları kastediyorum.

Helal olsun size be İmam Hatipliler. Yalanınız bile yetiyor bunların topunu korkutmaya. Ya bir de gerçeğiniz olsa? Ya bir de adınız gibi olup bu ülkenin insanının damarından girseniz? Ona model olsanız? İmam/önder olsanız?

Herhalde o zaman kalpten giderler. O halde öncelikle savunmanız gereken, malum güruhun korktuğu insan tipini yetiştirecek ortamlardır. Evet, çaba sarf edilmesi gereken şey bu insan tipidir ve onu yetiştirmenin bin bir yolu vardır, bulunmalıdır.

Fakat yine de İHL’lere ve İHL’lilere gösterilen tahammülsüzlük (isterseniz “kin ve nefret” deyin) anlaşılır gibi değil. Değil, çünkü İHL’lilerin tüm liselere oranı % 3’e varmıyor. Meslek liseleri içinde ise İHL’lilerin oranı % 10’u ancak buluyor. Yani nereden baksanız % 90’dan fazlasını İHL dışı liseler oluşturuyor.

Burada bir soru geliyor akla: Peki, İHL deyince al görmüşe dönenler neden % 90 küsurla yetinmez? Hadi taksimatı siz yaptığınız için, işi kurdun kuzu taksimine benzetmişsiniz. “Bir kişiye dokuz pul, dokuz kişiye bir pul” hesabı yani.

Ona da eyvallah dedik. Unutmayın, bu taksimi yapanlar milletin % 1’ini bile bulmayan bir azınlığını teşkil ediyor. Yani milletin % 1’i, kendi payına % 99’u ayırmış. Geriye kalan % 1 ise, milletin % 99’una kalmış.

Ama gelin görün ki, buna bile razı değiller. Bir kaşık suda koparılan şu fırtına, milletin elindeki o % 1 için. Bu ne arlanmazlık, bu ne yüzsüzlük Allah aşkına!

La teşbih, bu olay bana, Kur’an’ın anlattığı Davud Peygamber kıssasını hatırlattı.

İbn Abbas, Enes b. Malik vb. gibi ilk müfessir sahabilerin nakline göre; Allah’ın yüce elçilerinden Hz. Davud, maktul komutan Uriah’ın dul kalan eşiyle evlenmek ister ve istediğini de elde eder. Her ne kadar iş usulüne uygunsa da, Rabbimiz sıradan bir mümin için olsa tecviz edilecek bu tavrından dolayı Hz. Davud’u uyarır. Fakat Hz. Davud’a uyarı farklı bir konuda anlaşmazlığa düşen iki kişi vesilesiyle yapılır.

Âyetlerden takip edelim:

“(O iki kişiden biri dedi ki): İşte bu benim kardeşim; onun doksan dokuz koyunu var, benimse yalnızca bir tek koyunum; buna rağmen o -Onu da bana ver- dedi ve dediğini de zorla yaptırdı.

“(Davud) dedi ki: Doğrusu bu kişi, senin koyununu alıp kendininkine katmakla sana zulmetmiş. Zaten toplum olarak birlikte yaşayan insanlar (genellikle) birbirlerinin hakkına tecavüz ederler; iman edip dürüst ve erdemli davrananlar hariç: ama böyleleri ne kadar da az!

“Derken Davud bizim kendisini sınadığımızı fark etti; hemen Rabbinden af diledi ve baş eğip iki büklüm bir halde tevbe ederek O’na yöneldi. Ve Biz de bu (hatasını) bağışladık.” (Sâd, 23-25)

İndiği zaman açısından bu kıssanın anlatılması sebepsiz değildi. Çünkü tam bu sırada Hz. Ömer, Müslüman olmuş ve bundan dolayı Mekke putperestleri çılgına dönmüşlerdi. Ömer, o bir koyunu temsil ediyordu. Geriye kalan 99 koyun kendi ellerindeydi. Ama yine de kuduruyorlardı. Ama korkunun ecele faydası olmadı.

Ne dersiniz; İHL’leri görünce kuduranlar, kudurmakta haklılar mı?

Yorum Yaz