Başörtüsü zorbalığı ve anket

Yasakçılığı savunan, “pompacı” patronun gazetesinin yaptırdığı başörtüsü anketi üzerine, yasak yeniden medyanın gündemine taşındı.

 

“Medyanın gündemine” diyorum, çünkü halkın gündeminden bu yasak hiç düşmedi. Bu ülkede medyayla halkın gündemi farklı… Malum medya, yasağı koyan ve kaldırılması yönündeki her girişimi engelleyen malum odakların sözcülüğünü yapıyor. 

Yasağın, ne kadar gayri insani, ne kadar savunulamaz, ne kadar insan hak ve hukukuna aykırı, ne kadar büyük zulüm ve inanç özgürlüğüne yönelik bir saldırı olduğu çok yazıldı, çizildi. 

Bu yasağın, bir de sembolik yanı var: Din karşıtı kimi odaklar, düşmanlığa kadar varan bu karşıtlıklarını, başörtüsü yasağı üzerinden tatmin ediyorlar. Yasağın doğrudan mağduru, 50 bin rakamını çoktan geçmiş durumda. Dolaylı mağdurları ise milyonları buluyor. 
Bu insanlık dışı zorbalığa karşı hukuk içerisinde kalınarak her yol denendi. Dünyanın, kitlesel katılım açısından en görkemli gösterileri yapıldı. Yurtiçinde ve yurtdışında davalar açıldı. Yetkililer ziyaret edildi. Sivil itaatsizlik eylemleri yapıldı. 

Yasağı koyan “sorumsuz odak” zerre kadar etkilenmedi ve tınmadı. 

Bu tepkiye dağlar dayanmazdı. Eğer bu yasak siyaset yapan herhangi bir gücün koyduğu yasak olsaydı, kesinlikle kalkardı. Yasak tamamen siyasi mülahazalarla konulmuştu. Fakat siyaset dışı bir gücün eseriydi. Yasakçılar, işte bu nedenle milletin tepkisini iplemediler. Halkın dini inançlarını rencide etmeye yeltenebildiler. Bu, halkın kahir çoğunluğunu karşılarına alacak kadar gözlerinin karardığının deliliydi. 

Yasakçı odak, bu yasağın sırtından İslam karşıtlığı yaptı. Yasağın yerinde olduğunu, tetikçiliğini yapan medyayı ve devletin tüm imkânlarını kullanarak yıllar yılı işledi. Yani, yasakla birlikte bir de “psikolojik savaş” yürütüldü. 

Son anket, tüm yetersizliğine ve yanlılığına rağmen, “yasak” lehinde yürütülen bu propaganda savaşının etkisinin “0” (yazıyla: sıfır) olduğunu gösterdi. Çünkü yıllar önce yapılan kamuoyu araştırmalarında yasağa karşı olan toplum yüzdesiyle şimdiki yüzde hiç değişmemişti: % 75. 

Evet, bu millet, mevcut tavrıyla kendisini iplemeyen yasakçı odağa “Ben de seni iplemiyorum” demiş olmuyor mu? Malum odağa; “Senin itibarın ve etkin benim nezdimde sıfır” demiş olmuyor mu? 
Evet, bunun açık anlamı bu. Yıllardan beri kendisini en itibarlılar arasına yerleştirtip “kerameti kendinden menkul” bir tavırla şişinen yasakçıların itibarının, bu halkın nezdinde ne kadar olduğunun da açık kanıtıdır bu anket. 

Şimdi sıra, bu saçma yasağı kaldırmaya gelmiştir. Hem de hemen, şimdi. 

Biliyorum, kinayeli kinayeli tebessüm ediyorsunuz. Fakat yasakçılar, sizin bu tavrınızdan cesaret alıyor. Onlar sizin umutsuzluğunuzun ve korkunuzun ekmeğini yiyor. Kendilerinde sahte bir “tanrılık” vehmediyorlar. Bu ülkeyi babalarının çiftliği, bu milleti de “ırgat ve marabaları” olarak görmelerinin temelinde de işte bu “korku” yatıyor. 

Şunu herkes bilmeli: Hükümet, başörtüsü yasağını kaldırmadıkça, rüştünü ispat etmiş olmayacaktır. Kendisine verilen millet desteğinin hakkını vermiş olmayacaktır. 

Bu yasak durdukça, demokrasi üzerindeki vesayet sürecek, Türkiye’nin demokratlık iddiası “Sevsinler senin demokrasini” istihzalarına muhatap olacak, demokrasimiz “birazcık hamile” olmaktan kurtulamayacaktır. 

Bu yasak kalkmadıkça, bu ülkede yapılan seçimler, konulan sandıklar, milletle dalga geçmek anlamına gelecektir. 

Hepsinden öte, bu zulmü ısrarla sürdürenler, bu milletin nefretini daha çok üzerlerine çekeceklerdir. Çünkü, Kur’an’ın dediği gibi “Düşmanlık, sadece zalimlere karşı meşrudur!” (Bakara 193)

Yorum Yaz