Büyük Türk laikleri; ABD’nin imdadına yetişin!

Ekranda, nazlı nazlı bir yazı geçiyor. Cumhurbaşkanının “Zinhar, laikliğe leke sürdürmem; Afganistan’ı bombalarken Ramazan mamazan dinlememelisiniz” mealindeki mesajıymış.

Tabi Cumhurbaşkanı’nın mesajı kelimesi kelimesine böyle değildi. Yukarıdaki anlamı diplomatik bir dile taşıyın; ortaya ne çıkıyorsa işte öyle.

Tartışma şu: Ramazan’da da Afganistan halkını bombalamayı sürdürelim mi, yoksa Müslümanların bu kutsal ibadet ayına saygı ifadesi olarak bombardımana bir ay ara mı verelim? ABD, darbeci General Müşerref’in bu talebini düşünmeye değer bulmuş.

Fakat halkının dini Müslüman olan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, ABD’ye akıl veriyor. Ramazan falan dinlemeyin diyor, gerekçesi de evlere şenlik: “Terör kutsal dinler miymiş?” Üstelik bunu söyleyen hukukçu bir Cumhurbaşkanı.

ABD’ye akıl verirken, “Terör kutsal dinlemez, siz de dinlemeyin” demeye getiriyor. Bunun anlamı “Siz de terör estirebilirsiniz” demek değil mi? Yani devleti eşkıyadan ayıran “hukuk”, “kanun” hikaye…

Orada acımasız, insanlık dışı ve kalleş bir savaş sürüyor.

ABD ve İngiliz uçak filoları, Afganlı sivillerin üzerine leblebi gibi bomba yağdırıyor.

Aralarında kadın, çocuk, yaşlı insanların da bulunduğu yüzlerce masum can veriyor.

Sevgili, demokrat, laik Cumhurbaşkanımız Ramazan dolayısıyla bombardımanın kesilmesini doğru bulmadıklarını beyan buyuruyorlar.

Birileri, bir din gibi sarıldıkları laikliğe sadakatlerini, ABD bombardımanının kurbanı olan Afgan sivillerin kanı üzerinden ispata girişmemeliler

Gerçekten esef verici bir durum.

Sadece Türkiye’nin kahir ekseriyetini oluşturan Müslüman çoğunluk için değil.

İnsanlık adına da kutsal değerler adına da demokratlık adına da hukuk adına da esef verici. Hatta -eğer laikliği din düşmanlığı olarak uygulayanları bir kenara bırakacak olursak- laiklik adına da esef verici bir durum.

Acaba Cumhurbaşkanı ABD’ye de laiklik ihraç etme arzusunda bulunmazlar mı? ABD’de yeni seçilen başkanlar Kutsal Kitap üzerine el basıp yemin ediyorlar. Bu, onun laiklik anlayışına aykırı. Eğer, Ramazan’da Afgan topraklarını bombalama konusunda uyardıkları gibi ABD’yi bu konuda da uyarırlarsa, dünya laikliğine küçümsenemez bir katkıda bulunmuş olurlar.

Daha da ileri gidip ABD Yüksek Askeri Konseyine, ordudaki namaz kılan ve hatta onlara imam olup namaz kıldıran subay ve astsubayların ihracını tavsiye edebilirler. Tam zamanıdır; bizim 28 Şubat’ı ABD’ye hatta bütün dünyaya taşımanın tam zamanıdır.

Fakat kendilerine ve kendileri gibi düşünenlere üzücü haberlerim de var. İşte onlardan biri:

Adı: Velid Ahmet Futeyhi. Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi. 11 Eylül saldırısından 11 gün sonra kaleme aldığı bir yazıda, ikiz kulelerin vurulduğunu, muayenehanesinde hastalarından öğrenmiş. Amerika’da medyanın da yönlendirmesiyle yükselen İslam karşıtı dalga karşısında irkildiklerini şu cümlelerle dile getiriyor: “Her taraftan bize hücum ediyorlardı. Kendimizi büyük bir uçurumun kenarında hissediyorduk. Kalbimiz ağlıyordu…”

İslam karşıtı saldırıların şiddeti samimi bir mümin olan doktoru endişeye sevk ediyor. Endişesi şu tespitinde saklı: “Amerika ve dünyada İslam’a davet en az elli yıl geriye gitti.”

Bu endişe sanırım birçok sancılı Müslümanın da ortak endişesidir. Aynı endişe 11 Eylül’den beri şahsen beni de en çok kaygılandıran husustu. Bu konuda sağlıklı bir bilgi akışı da yoktu. Dr. Futeyhi, olayın ardından İslam Merkezi’nin koordinesinde ABD halkını bilgilendirme atağına geçiyorlar.

Çağrıldıkları her televizyona, her toplantıya ve hatta kiliseye gidiyorlar. Orada İslam hakkında sorulan sorulara cevap veriyorlar. Anlatıyorlar… Anlatıyorlar…

İşte bu toplantılardan sonuncusu 15 Eylül günü Boston’un en büyük kilisesi olan Copley Sequare’de oluyor. İslam Cemiyetinin resmi davetiyle iki kızını da yanına alarak kilisedeki toplantıya katılan Dr. Futeyhi, toplantıda Kur’an’dan konuyla ilgili ayetlerin İngilizcesini okuyor. Salondaki havayı şöyle aktarıyor:

“Kur’an ayetlerini dinleyen kilisedeki insanların hıçkırıklarla ağlamaları ise hayatımda unutamadığım bir an oldu. Biri bana: “Arapça bilmiyorum ama bu okuduğunun Allah’ın kelamı olduğuna dair şüphe yoktur” dedi. Ağlayarak çıkan başka birisi, elime tutuşturduğu kağıtta “Bizi ve geçmişimizi affedin, bize dua edin!” şeklindeki duygularını ifade ediyordu. Kilise kapısında duran diğer birisi de bana “Sizler de bizim gibisiniz, hatta bizden daha iyisiniz” diyordu.”

Daha “kötü haberler” (!) de veriyor Dr. Futeyhi. Eyalet valisinin başkanlığında 21 Eylül’de toplanan bir heyet, bizde yasaklanan Kur’an dersinin eyaletin tüm okullarına konulması kararını alıyor.

Bu gelişmelerin, yalnızca Boston’da değil, tüm eyaletlerde yaşandığını gören Dr. Futeyhi’nin başlangıçtaki karamsar tavrı bakın sonuçta nasıl bir umuda dönüşüyor:

“İlk günlerde ABD de İslam’a davetin 50 yıl gerilediği düşünürken, 11 gün zarfında Amerika’da İslam’a davet yolunda kat edilen yolun 11 seneden daha fazla olduğu kanaatine vardık. Öyle inanıyorum ki, İslam yakın gelecekte başta Amerika olmak üzere bütün dünyada hızla yayılacak, çünkü bütün dünya soruyor: “İslam nedir?”

Ramazan’da bombardımanın durmasına karşı çıkan Cumhurbaşkanı, acilen bir şeyler yapıp bu gelişmeyi durdurmalı. Yoksa ABD’de laiklik elden gidecek.

Ne dersiniz; gülelim mi, ağlayalım mı?

 

Yorum Yaz