Ne şehittir ne gazi

Sonunda olan oldu. Bu ülkedeki şehit enflasyonuna uyuşturucudan gitmiş bir “şehit” daha ilave edildi.

Ben medyanın yalancısıyım. Aldığı aşırı dozdaki uyuşturucu sonucu ölen yalancı şöhret Ata Türk’ün annesi, “Ben oğlumu şehit verdim” diye demeç vermiş.

Anlaşılan, kamera görünce eski alışkanlıklar depreşiyor ve “yaralı ana yüreği” falan da dinlemiyor. Bu içgüdü, ne edip edip, sahibine ille de medyatik bir şeyler söyletiyor. Bu demeç de onlar cümlesinden.

Fakat öyle görmezden gelinecek gibi değil. Bu tavır, bu ülkede öteden beri cari olan “ne sihirdir ne keramet/ el çabukluğu marifet” türünün tipik bir örneğini teşkil ediyor. Hastalık şu: İslam’ın öz malı olan ve patenti bizzat Kur’an’a ait olan kavramları, yağma Hasan’ın böreği misali ulu orta kullanmak.

Bu birçok açıdan çirkin bir tavır!

Başta dürüstlüğe aykırı… Eğer şehit gibi Kur’ani bir kavram kullanılacaksa, bu öyle her önüne gelene değil, vahyin ve vahyi açıklayan Peygamber’in şehit dedikleri için kullanılmalıdır. Sonra, korkunç bir çelişkidir. En nihayet, gerçek şehitlere hakaret ve bühtandır.

Peki, vahiy ve onu açıklayan Peygamberimiz kime “şehit” der? Şehit, hayatını imanına şahit kılan kişiye verilen sıfattır. Şehit sıfatının, hadislerde özellikle “Allah davası uğrunda ölen kişiye” verilmiş olması, o kişinin kanını ve canını imanına şahit kıldığı içindir.

Düşünün hele bir; adam hayatını imanına şahit kılmak şöyle dursun, uyuşturucu ve alkolü hayatına tanık olarak bırakıp gitmiş. Elbet hesabını Allah’a verecek. Biz onun hesabıyla değil, Kur’an ve sünnetin “şehit” payesini kime verdiğiyle ilgileniyoruz.

Bu kavramın kendisinden çalındığı vahyin dünyasında, içki, kumar, uyuşturucu “şeytan işi pislik” olarak nitelenmiş. Böyle biri için “şehit” demek, şehitlik gibi Kur’ani bir kavrama hakaret olmuyor mu? Dahası, o kavramın anlam dünyasına iman eden Müslümanlara dolaylı bir hakaret anlamını taşımıyor mu?

Bu lafı eden anne Allah’a bir istiğfar borçludur. Fakat o, kendisiyle Allah arasındadır. Bir de, Müslümanlara özür borçludur ki, bu hepimizin onda alacağıdır.

Yarın, zinayı meslek edinen AIDS’li bir travesti ölür de, yoldaşları onu “şehit” ilan ederlerse, ne olur? Ne olacak, aslında bu olayla mahiyet açısından hiçbir farkı yoktur böyle bir hadisenin. Tabuta örtülen bayrağın hesabını, devlet adına birileri soruyor. Peki, çalınan “şehit” kavramının hesabını İslam adına kim soracak? İslam sahipsiz diye mi kavramları böyle ulu orta yağmalanıyor? Yazık, ayıp, günah…

Ata Türk’ün anasının lafı ne kadar yanlışsa, Genelkurmay Başkanı’nın Gaziler Günü münasebetiyle verdiği demeçte “irtica”dan dem vurması da o kadar yanlıştı.

Gazi’lik de tıpkı şehitlik gibi yüzde yüz İslami bir kavram. Allah davası uğrunda ölene şehit, kalana gazi denir. Hz. Peygamber döneminde yapılan kıtalsiz seferlere gazi ile aynı kökten gelen “gazve” adı verilirdi.

Siz bir yandan İslam’ın kavramı olan “gazi”liği överken, öte yandan uzun bir süreden beri bu ülkede İslam’ın kod adı gibi kullanılan “irtica”dan dem vuracaksınız. Bu da, en az uyuşturucudan ölen zavallı gence “şehit” demek kadar yanlış ve yanıltıcı bir tutumdur.

Bu ülkede belli kesimlerin “irtica” ile İslam’ı kastettikleri bilinen bir şey. Tutarlı olmak açısından, madem İslam’ı irtica olarak görüyorsunuz, o zaman “gazilik” ve “şehitlik” gibi kavramları da “irticâi kavramlardan” sayıp kullanmamanız gerekiyor. Tutarlılık budur. Tersi, dini istismar etmenin daniskasıdır. İşinize gelen kavramları dinden alıp işinize geldiği gibi kullanacaksınız, işinize gelmediği yerde aynı dini “irtica” adı altında mahkum edip karalayacaksınız.

İşte bu da, tıpkı yukarıdaki gibi yanlıştır. Kim yaparsa yapsın, yanlış yanlıştır.

Yorum Yaz