Bizim menkıbemiz devam ediyor

Tek dünyalıların kaba gürültüsüne, sahte görüntüsüne, memleketteki Ramazan iklimini bozma girişimlerine aldırmayın.

Biz çift dünyalıların yaşadığı huzur ve aşk, onların taptığı hazzın milyon katına bedel. Müslümanlar olanca ezilmişliklerine, horlanmışlıklarına, itilip kakılmışlıklarına rağmen kendi menkıbelerini yazmaya devam ediyorlar. Bu menkıbenin tarihi ilk insanla yaşıt. Son insana kadar da sürecek.

Tek dünyaları var. Abanmalarının nedeni bu. Ellerinden o da giderse, hiçbir şeyleri kalmayacak. Tüm yatırımlarını geçici zevklere yaptılar. Yalnız bir Allah’a kulluk etmedikleri için, elleriyle binlerce sahte tanrı icat edip taptılar. Müminleri anlayamamaları bu yüzden. Anlayamadıkları için, kendi tek dünyalı pencerelerinden onlara bakarak gülünç hükümler veriyorlar. Müminlerin dünya ile hayat ile ölüm ile ilişkileri karşısında ya apışıp kalmaları veya saçmalamaları bu yüzden.

Menkıbemiz sürecek. Mazlumların imamı, egemen güçlerin İslam’ı asla affetmeyeceğini söylemişti. Demişti ki: “Onlar her şeyimizi affetse bile, İslam’ın insân-ı kâmil yetiştirme gücünü asla göz ardı etmeyecekler ve bunu asla affetmeyecekler.”

İslam’ın insan-ı kamil yetiştirme gücü?

Bu, işte İslam’ın büyük suçu bu. İslam hala eşkıyadan evliya çıkarmaya devam ediyor. İslam hala, dünyalara sahip olsa da, dünyanın kendisine sahip olamadığını “fakr” sahipleri çıkarıyor. İslam hala paranın, gücün, şehvetin teslim alamadığı müminler yetiştiriyor. Ve İslam hala, ölüme gülümseyen, ölümle koyun koyuna yatan, ölümsüzlüğü tattığı için ölümü öldüren yiğitlere mensup.

İşte Çeçen mücahitlerinin efsane doktoru Hasan Bayev, onlardan biri. Vakit’te yayımlanan mülakatı atlamış olabilirsiniz. O mülakatın bir yerinde söz öyle bir noktaya geliyor ki, söz bitiyor. Gönlüm o tecrübenin kaynayıp gitmesine razı olmadı. Müslüman hayatının ne kadar zengin, ne kadar verimli olduğunun hikayesi bu. Ölüm karşısındaki mümin soğukkanlılığının sırrı.

Bu sırra eren bahtiyarlardan biri Hasan Bayev. O Çeçen dağlarında ölümcül yara alan mücahitlerin “Lokman Hekim”i. Yaralandığında Salman Raduyev’i o tedavi etmiş. Şamil Basayev’in bacağını son anda o kesmiş. Hep yara sarmamış, kendisi de yaralanmış.

Alhan Kale’nin 25 kilometre doğusundaki bir hastanede görev yaparken, Ruslar hastaneyi bombalamış (Bu terör olmuyor). O esnada Hasan Bayev 9-10 yaşındaki bir çocuğun ameliyatını yapıyormuş. Hastaneye düşen bomba üç hekimle bir hemşireyi şehit etmiş. Hasan Bayev de ağır yaralanıp komaya kaldırılmış. Tam dört gün komada kalmış. Gerisini ondan dinleyelim:

“Komadayken gerçekten harika şeyler yaşadım. Tüm ağırlığım kaybolmuştu ve bedenimin üzerinde havada duruyor gibiydim. Ruhum bedenimden ayrılmıştı ve bu durum o kadar huzur vericiydi ki, anlatamam. Ruhum yavaş yavaş gökyüzüne doğru yükseliyordu. Yukarıdan aşağıya baktığımda bir sedyenin üzerinde duran bedenimi gördüm. Doktor ve hemşireler gömleğimi kaldırarak aldığım yarayı inceliyorlardı. Gökyüzüne doğru yükselmeye devam ederken, birden etrafı zifiri karanlık olan bir tünele girdim. Ardından çok güzel bir alana ulaştım. Binlerce insan bu çok güzel yerde beni karşılamaya gelmişlerdi. Bu insanların hiçbirini tanımıyordum. İnsanların yüzlerinde son derece mutlu bir hal vardı. Aslanlar ve kaplanlar da sevimli bir şekilde beni karşılamaya gelen insanlar arasında dolaşıyorlardı. Her taraf daha önce hiç görmediğim güzellikte meyvelerle doluydu. Ancak cennet bu kadar güzel olabilirdi. Bir an önce beni karşılamaya gelen insanların arasına karışmak için aşağıya inmek istiyordum. Fakat birden vücudumun geri çekildiğini fark ettim. Buradan ayrılmak istemiyordum. Direnmeye çalıştım, ama vücudum güçsüzdü. O ara kendimi kaybettim. Gözlerimi açtığımda kendimi bir yoğun bakım ünitesinde buldum. Doktorlardan birinin bir başka doktora “Bu gerçekten garip bir durum. Böyle bir yarayı bir başkası alsaydı mutlaka ölürdü” dediğini duydum. Tamamen iyileştiğimde komaya girdiğim esnada Allah’ın bana cenneti gösterdiğini anladım. İnanın o güzel yeri gördükten sonra, ölüme karşı en ufak bir çekincem kalmadı.”

Birileri kinleriyle gebersinler. Ne gam! Bizim menkıbemiz devam ediyor.

Yorum Yaz