Hacca dair sorular

Okurlarımızdan Cumhur Kestel Bey, şu aşağıdaki soruları soralı hayli zaman oldu. Fakat nasip bugüne imiş.

Bu gecikmeden dolayı kendisinden özür dileyelim ve sorulara geçelim:

1. “Başka bir kimsenin yerine hac yapmak oluyorsa, kılamadığımız namazları, tutamadığımız oruçları vs.yi de başkalarına havale edebiliriz. Kur’an’ı size anlatmak haddim değil, ancak bildiğim kadarıyla herkes kendi yaptığından sorumlu olacak ve bu gibi ibadet aktarmaları Kur’an’ın ruhuna aykırıdır. Yok, bu izin sadece hac için deniyorsa, benim mühendis kafam bunu kabul etmez. O zaman nerede kaldı ”Müslümanlık mantık dinidir” lafı. Bu konuya açıklık getirir misiniz?

2. Kur’an da ”…hac bilinen aylardadır…” deniyor. Bu duruma göre bu bilinen aylar hangileridir? Ve bu aylarda hac görevimizi yerine getirebilir miyiz yoksa illa ki hac zamanını mı beklemeliyiz? Yani bilinen aylardan, bilinen günlere mi geçtik? Diyanet’in bu seneki uygulaması bu soruyu daha da önemli yapıyor.

Cevap 1: Edemeyiz. Hac bir istisnadır. Allah Rasulü, kendisine babasının yerine hac yapıp yapamayacağını soran bir hanıma “Haccet” demiştir.

A) Bu hüküm diğerlerine kıyaslanamaz. Çünkü delil hacla sınırlıdır. Namaz ve oruç kıyas yoluyla buna dahil edilemez.

B) Allah Rasulü’nün izin verdiği kimse “başkası” değil, kişinin kendi çocuğudur. Hayırlı evlat, “Üç kişinin amel defteri kapanmaz” hadisinde de ifade edildiği gibi, kişinin yaşayan ameli sayılır.

C) Soruyu soran kadının yaptığı niyabeten haccın babasının boynuna borç olan “farz hac” mı yoksa nafile mi olduğu açık değildir.

D) Yine bunu onun servetinden mi kendi servetinden mi yaptığı kesin ve net değildir. Nafileyse, bu durumda soru gereksizdir. Farz ise ve kendi servetinden yapıyorsa, bu durumda bu hac “bir başkası yerine ibadet” değil, bir başkasını kesesinden hacca göndermek gibidir ve sevabına nail olmakla sınırlıdır.

E) Efendimiz, kızının yaptığı haccın babasının boynundan yükümlülüğü kaldıracağını söylememiş, sadece soruya “evet” demiştir.

Bunun birden çok ihtimali vardır. Özellikle hac gibi mâlî ve bedenî yanı ağır basan bir ibadet söz konusu olduğunda, durumun istisnailiği daha da anlaşılır olmaktadır. Asıl olan “vela teziru vaziratun vizra uhra: Hiç kimse bir başkasının sorumluluğunu yüklenemez” ayetidir. Ve bu delil de bu ayete aykırı olarak anlaşılamaz. Bu delili bu ayete mutabık olarak anlamanın birden çok yolu vardır ve bu da yukarıda gösterilmiştir.

“Müslümanlık mantık dinidir” lafı sevmediğim, yanlış anlamaya müsait, savunmacı (apolojetik) bir laftır. Müslümanlık, adı üstünde, “teslimiyet” dinidir.

Cevap 2: “Hacc malum aylardadır”: Bu ifadeden maksat hacc menasikinin zamanı mıdır, yoksa hacc niyetiyle ihrama girme vaktinin tayin ve tahdidi midir? Tüm kadim müfessirler ikincisinden yana görüş beyan etmişlerdir. Onlara göre bu ayet, hacc niyetiyle ihrama girme zamanından söz etmektedir, hac menasikinin ifa edildiği günlerden değil. (Taberi, İbn Kesir, Kurtubi vd.)

Şu bir gerçek ki bu ayetin neye delalet ettiği hususunda Hz. Peygamber’den, senedi zayıf bir açıklama dışında sahih bir haber gelmemiştir. Söz konusu açıklama şöyledir: “Hiç kimsenin, hacc niyetiyle hacc ayları dışında ihrama girmesi gerekmez.” (Taberi)

Bu rivayete itibar edecek olursak Hz. Peygamber’in bu ayeti menasikin zamanına değil hacc için ihrama girmenin ve çıkmanın zamanına delalet ettiği şeklinde yorumladığını kabul etmemiz gerekir.

Taberani’nin naklettiği iki rivayette, Hz. Peygamber “malum aylar”ı kameri yılın son ayları olan Şevval, Zilka’de ve Zilhicce olarak açıklamıştır.” (ed-Dürrü’l-Mensur 1/524) Ne ki bu haberlerin sıhhati sabit değildir. Buna karşılık Taberi “malum aylar”ın Şevval, Zilka’da ve Zilhicce’nin ilk on günü olduğunu, İbn Mes’ud, İbn Ömer, İbn Abbas, Mücahid, Katade, Ebu Hanife, Şafii, Ahmed b. Hanbel ve daha birçok ismin bu görüşte olduğunu aktarır. Bu ayların “haram aylar” olarak bilinen Zilka’de, Zilhicce ve Muharrem olması da kuvvetle muhtemeldir.

“Bilinen aylar”ı, “haccı bu aylar içinde canının çektiği zaman yap” şeklinde anlamak Kur’an’a aykırıdır. A) 2.199’daki “insanların çağlayıp geldiği yerden” ibaresi ve Hz. Peygamberin fiili sünneti haccın topluca yapılacağını amirdir.

B) 2.203. ayette “sayılı günler” ibaresi açıktır. Bu, hac menasikinin zamanını ifade eder.

C) Hac suresinin 28. ayeti de “bilinen günler”e işaret eder. Bunlar, menasikin ifa edildiği Zilhicce’nin 8-12. günleridir. Bilinen aylar, bilinen günleri içeren hac aylarıdır.

Mekke’de kalma müddetinin esnekliği hakkındaki bir hadise dayanarak diyebiliriz ki, bu ayet, “ihramlı kalmanın sınırını” ifade eder. Bundan çıkan sonuç, gidiş ve dönüşüyle birlikte tüm yol sürecinin haccın bir parçası olduğu gerçeğidir.

Yorum Yaz