300 milyon dolarla ne alınır?

ABD, kirli savaşını sevdirmek için 300 milyon dolarlık ödenek ayırmış. Bu parayla “psikolojik savaş operasyonu” yapacakmış. Yabancı medyayı, medyadaki köşeleri satın almak da bu operasyonun bir parçasıymış.

Sahi, 300 milyon dolarla ne alınır?

Mesela kaç gazetenin genel yayın müdürü satın alınır? Mesela, kaç köşe yazarının kalemi kiralanır? Üniformalı-üniformasız, bu parayla bürokrat da satın almışlar mıdır?

Gözünüzün önüne getirin kiralanabilecek isimleri. Mesela, şu bet benizli kösele yüzlü televizyon yorumcusunu kiralamanın bedeli ne kadardır? Hiç yoktan olmayan bir içki yasağı furyası başlatan görsel ve yazılı medyanın mutfağına, bu paradan ne kadarı düşmüştür?

Gelin de, son günlerin en hararetli tartışması “içki muhabbetini” ABD’nin psikolojik savaş operasyonuyla ilişkilendirmeyin. Baksanıza, adamlar olmayan yasağa karşı savaş açtılar. Bilumum ayyaşlara gün doğdu. Gözümüzün içine baka baka, alkolün avukatı kesildiler.

İnsan bir haramı işler, fakat onun haram olduğunu bilir. Adam hırsızdır, fakat hırsızlığı savunmaz. En adi hırsız bile, hırsızlığını inkâr ederek işe başlar. Bunlar yüzsüz. Bunun anlamı suçu savunmaktır. İçkiyi savunmak, alkolün sebep olduğu binlerce insanın canına mal olan ölümlü trafik kazalarını savunmaktır. Bu yüzden yıkılan yuvaların mahvını savunmaktır. Alkol yüzünden işlenen rezaletleri ve kepazelikleri savunmaktır.

Fakat onlar bunu yapmayı göze aldılar. Gözlerini bu kadar karartmalarının sebebi, sadece hepsinin de zıkkımlanması değil. Bu kadar gözü dönmüş bir kampanya yürütmek için ayyaş olmak, beyni alkolle sulanmış olmak yetmez.

Anadolu çocukları arasında da bu zıkkıma müptela olmuş zavallılar vardır. İçerler, fakat günahlarını savunmazlar. İçip sarhoş olurlar, ama narayı da “Allah” diye atarlar. Şu örneği unutmadık: Aziz Nesin’in İslâm’a küfrü üzerine çıkan Sivas olayları davasında, içkici biri de protestocular arasındadır. Hakim der ki: “Yahu sen içki içen bir adamsın. Ne işin var bunların arasında?” Adamın cevabı nettir: “Hakim Bey, akşamcıysak dinsiz imansız da değiliz ya!”

Olmayan içki yasağı kampanyasını başlatanlar bunun semeresini toplamaya başladılar. AB ülkelerindeki yandaşlarını bu yolla etkilemeyi başardılar. Çatlak sesler bunun göstergesi. Yıllardan beri belediye tesislerinde zaten alkol satışı yok. Peki, bu adamlar durduk yerde bu konuyu ısıtıp neden gündeme getirdiler?

Aslında soruyu siz şöyle de anlayabilirsiniz: ABD’nin Neo-Con takımının, psikolojik savaş operasyonu için ayırdığı meblağdan bunların kursağına ne düştü?

Kuşkum o ki, bu olmayan içki yasağı kampanyası, psikolojik harp operasyonunun bir parçasıydı. Bu yolla;

1. ABD’deki gözünü kan bürümüş ekip, kirli savaşın önünde bir engel olarak gördüğü AK Parti’yle arasına kesin ve net bir mesafe koymayı,

2. Kerameti kendinden menkul rejim bekçilerinin korkularını kaşıyarak, hükümetin ipini çekmesi için siyaset dışı güçleri devreye sokmayı,

3. Bu yolla korkutup sindirdiği hükümetten yeni tavizler koparmayı, hesaplamış olabilirler.

Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt, ABD’deki Neo-Con’ların fanatik Yahudi kanadı tarafından, Türkiye’nin ana muhalefet lideri gibi karşılanıp madalya takılıyor. Her madalya, ya hak edilmiş bir başarının sonucu takılır veya önce takılıp sonra hak etmesi istendiği için.

Bu madalya hangisi için takılmıştır dersiniz? Komutan, Türkiye düşmanı Neo-Con Yahudilerin madalyasını hak edecek ne yapmıştır?

Türkiye kamuoyu bu soruların cevabını merak etmektedir. Tıpkı, olmayan içki yasağı kampanyasını başlatanların, durduk yerde belediye tesislerinde 10 yıldan beri süregelen bir uygulamayı ısıtıp gündeme taşımalarının arkasında yatan gerçek nedenleri merak ettiği gibi.

Bir şeyi daha merak ediyor kamuoyu: ABD’nin ayırdığı 300 milyon dolarlık psikolojik harp pastasından Türkiye’ye ne düştü? Bu dilimden, Türkiye’de kimlerin kursağına ne girdi? Hangi televizyon ve gazetelerden hangi isimleri kiraladılar? Kiraladıkları veya satın aldıkları bu isimlere neler söyletip, neler yazdırdılar? Dahası, satın aldıkları bu isimler eliyle, ne tür yeni kampanyalar yapmayı planlıyorlar?

Ne dersiniz, sizce de meraka değmez mi?

Yorum Yaz